Veri, bilgi ve uzgörü

5 yıl önce bir müşterimle bir veri analizi ihtiyacını karşılamayı denemek üzere sohbet ediyorduk. “Çeşitli kaynaklardan gelen verileri ortak bir biçime dönüştürüp zaman içerisinde bu veriler içerisindeki değişimleri kategoriler halinde gruplamak ve incelemeye ihtiyacımız var” diye tarif etti çözümü. Başında olduğum küçük yazılım geliştirme ekibi ile bir süredir üzerinde çalıştığımız çözümlerden biri bu işi yapabiliyor gibi görünüyordu.

Bu gereksinim size tanıdık geldiyse haklısınız. Geçmişte olup bitenlerin sebeplerini anlamanın yararlı olduğu bilgeliğine sahip her müşterim, ihtiyaç duyduğu çözümü tarif ederken takriben böyle bir cümle kurmuştur.

Her müşterime sorduğum soruyu kendisine de sordum: “Aslında tam olarak neyi arıyoruz? Bu veriler nereden geliyor, neyi anlamaya çalışıyoruz biz bunların arasında?”

Müşterim kısa sürede verinin kaynağını, ne zaman ve ne amaçla toplandığını, nasıl kullanıldığını ve depolandığını, geçmişe ait bu verilerde ne tür durumlardan şüphelendiğini mükemmel bir özetle açıkladı, ardından da dört parmağını teker teker sayarak dedi ki: “Biz aslında veriler içerisinde hep şu dört soruya cevap ararız:”

  1. Kimin daha fazla iş yapabilme olanağı var ama yapmıyor?
  2. Kim işlere yetişemeyecek kadar ağır bir yük altında eziliyor?
  3. Kim işten kaytarıyor, geciktiriyor?
  4. Kim işi yaptığını iddia ediyor ama aslında doğruyu söylemiyor?
Sonra da baş parmağını kullanarak tamamladı: “yani anlayacağın, ben aslında ekibin çalışma tarzında neyi değiştireceğimi bulmaya çalışıyorum.”

Bu muhteşem ifade benim yönetim stratejilerine, veri toplama ve raporlama sistemlerine bakışımı kalıcı olarak değiştirdi. Yıllar içerisinde çeşitli projelerde gösterge tablolarını ve rapor özelliklerini tasarlarken hep bu dört ayağı kaide olarak kullanmaya özen gösterdik; bu sorulara cevap olacak verileri insanlara ek iş yaptırmadan ve sistemlere yük oluşturmadan toplamaya çalıştık.

Bu aydınlanmayı yaşamadan önce ben de çoğu yazılımcı gibi rapor kavramına mecburi bir ihtiyaç olarak bakıyordum ve yalnızca teknik tarafın sonucunu görüyordum:

  • Bir SQL sorgusunun çıktısı olan dev bir tablo
  • En üstte bir başlık
  • Yukarıdan aşağıya uzayıp giden, bazıları tekrar eden üst üste dizili bantlar ve buradaki kolonlar
  • Aralarda beliren çizelgeler
  • En altta bir toplam veya özet bloğu
Hemen aklınıza SAP Crystal Reports, Qlik, Jasper Reports, Eclipse BIRT gibi yazılım çözümleri geldiyse, haklısınız. Maalesef, benim yazılım geliştirme ile uğraştığım yıllar boyunca raporlama yazılımları pek az yol katedebildi.

1996’da Borland Delphi 2.0 ile gelen Quickreport kullanarak yapabildiklerimiz ile 2020’de SAP Crystal Reports veya Tableau kullanarak yapabildiklerimiz arasında özünde muazzam bir fark yok: bu araçlar hala işlenmemiş anlık kayıtları malumat seviyesine getirmeye yarıyorlar. Bu şirketler yazıcıdan basılıp okunmak üzere tasarlanan raporlara sadece web ve mobil cihazlarda da okunmak üzere raporun enini ve boyunu otomatik ayarlama özelliği gibi kozmetik işlevler ekledi yalnızca.

Zaman içerisinde raporlama yazılımı çözümlerinin teknik becerileri pek değişmedi, fakat hedef kitleleri oldukça değişti. 90’lı yılların sonundan itibaren (rapor üretecek kodları yazmayı angarya bir iş olarak gören) yazılımcılara otomatik rapor üretme ve hatta rapor tasarlamayı kullanıcılara yaptırma araçları satmayı hedefleyen şirketler, yazılımcı odaklı geliştirdikleri arayüzleri basitleştirerek önce istatistikçileri ve veri bilimcileri, ardından da iş analistlerini hedeflemeye çalıştılar. Bu sayede pazarı genişletmeyi de başardılar.

Yazılımcılar olarak yıllarca karanlık odadaki fili tuttuğumuz yerinden anladığımız kadarıyla tarif etmeye devam ettik. Sonra odaya istatistikçiler ve iş analistleri de geldi, bugünlerde onlar da tuttukları yer kadarıyla tarif etmeye devam ediyorlar. Zaman içinde filin daha çok yerine dokunmak yalnızca tarif sayımızı artırdı.

Işığı yakıp fili herkese göstermek için çalışan Palantir ve Splunk gibi birkaç (artık “dünya devi” haline gelmiş) şirket var ve çeşitli sektörler için ilginç çözümler deniyorlar, bence çok da iyi işler çıkarıyorlar.
Fakat koca fil hala karanlık odada, etrafında bir sürü insanla birlikte ortada duruyor, hala malumatı sırasıyla bilgi, içgörü, fikir, uzgörü, tavsiye ve yol haritası haline getirebilmek için yoğun şekilde insan emeği kullanıyoruz; genelde bu uzun ve zorlu yolun sonunu göremiyoruz, arada bir yerde üzerinde pembe bulutlar olan yeşil çayır manzarasını izlemekle yetiniyoruz.

İş odaklı sosyal ağlarda ve iş ilanlarında veri mühendisliği, iş analistliği gibi göreceli olarak yeni görünen adlarla, eskiden istatistik dediğimiz bilimin yeni uygulama alanları için “geleceğin mesleği” pazarlaması yapılmasına şaşırmamak gerek. Raporlama yazılımları sektörünün yaklaşık 15 yıl önce yaptığı hedef kitle genişletme işini yaklaşık 5 yıldır istatistik sektörü yapıyor.

Fakat koca fil hala karanlık odada, etrafında bir sürü insanla birlikte ortada duruyor. Hala tüm bu işler için yoğun şekilde insan emeği kullanıyoruz.

Atmosphere’de ilaç sektöründeki tedarik zinciri ve saha satış operasyonunun optimizasyonu için Supplyboard’u geliştiriyoruz. Hedef kitlemiz özellikle piyasadaki çözümleri pahalı, kullanımı zor ve karmaşık bulan, hemen kullanmaya başlayarak faydasını görebilecek küçük ve orta büyüklükteki ilaç ve gıda takviyesi (OTC) şirketleri; müşterilerimizi veriye dayalı kararlar alma olanağı sağlamak üzere hem süreç hem de teknoloji açısından güçlendirmek istiyoruz.

Siz de şirketleri veriye dayalı kararlar almaları konusunda güçlendirmek alanında ilerlemek istiyorsanız ve henüz tanışmadıysak, bence daha fazla gecikmemeliyiz.